- Ana Sayfa
- //
- Sevda Erginci aşkı anlattı: 'Hiç romantik değilim, kıskançlığa tahammülüm yok'
Sevda Erginci aşkı anlattı: 'Hiç romantik değilim, kıskançlığa tahammülüm yok'

'Aşk geçici bir duygu' diyen genç yıldız: Romantizm yok, emek var
Sevda Erginci, son röportajlarında alışılmış magazin kalıplarının dışına çıkan net cümleler kurdu: 'Hiç romantik değilim', 'Aşk bence geçici bir duygu', 'Kıskançlığa tahammülüm yok'. Ekranda romantik hikâyelerle anılsa da bu sözler, onun özel hayata bakışında duygudan çok sağduyuyu öne koyduğunu gösteriyor.
Erginci'nin tavrı sert değil, açık. Aşkı tek bir şişeye doldurup etiketlemeye karşı: 'Aşkı tanımlamak hem boşuna hem haksız bir çaba.' Bu çerçevede 'mantıklı yaklaşınca çok güzel' demesi, duyguyu küçümsemediğini; sınırları, saygıyı ve dengeyi öncelediğini anlatıyor.
Yine de bir parantez açıyor: 'Aşık olmayı özlüyorum.' Bu cümle, 'geçici' dediği hisse kapıyı kapatmadığını gösteriyor. Yani mesafe var ama kalp kapalı değil. Mantıkla duygunun bilek güreşi değil, yan yana yürüyüşü gibi.
Onu en çok ele veren benzetmesi şu: 'Aşk, benim için eve dönmek gibi.' Romantizm diye alkışlanan jestlerden çok, güven, sıcaklık ve tanıdıklık arıyor. Ev hali konforu. Sözlerindeki vurgu, ışıltılı sürprizlerden ziyade huzura.
Kıskançlık meselesinde çizgi kalın: Tahammül yok. Bu, partner denetimine, telefonu karıştırmaya, sınır ihlallerine de kapıyı kapatmak demek. Günlük hayatta çok kişisel bir karar gibi görünse de, popüler kültürde kıskançlığın hâlâ 'aşkın kanıtı' diye paketlendiği düşünülürse bu çıkışın önemi artıyor.
İşe gelince… Erginci, hem sette hem ilişkide 'emek' diyor. Yani bir duyguyu taşımak için çaba harcamayı, sorumluluk almayı, iletişimi açık tutmayı önemsiyor. Aşkın sadece ilk ateşi değil, devamı için gereken yakıtı konuşuyor.
- Romantizm: Kendini romantik bulmuyor.
- Tanım: Aşkı kalıba sokmayı doğru görmüyor.
- Hissetmek: 'Aşık olmayı özlüyorum' diyerek duyguyu reddetmiyor.
- Metafor: Aşk, onun için eve dönmek gibi; huzur ve güven.
- Sınır: Kıskançlığa sıfır tolerans.
Bu tablo, sosyal medyada sık gördüğümüz iki uçtan da uzak: Ne 'pembe bulut' ne de 'tümden kaçış'. Daha çok ayakları yere basan bir orta yol. Duyguyu idealize etmeden, zehirli davranışları normalleştirmeden, sürdürülebilir bir bağ arayışı.
Oyuncunun bu açıklamalarını, canlandırdığı karakterlerle kıyaslayanlar da var. Ekranda yoğun romantik gerilimleri taşıyan rolleri oldu. Tam da bu yüzden, özel hayattaki netliği izleyiciye ilginç geliyor. Hikâyede fırtına, gerçek hayatta hava durumu raporu: Açık ve anlaşılır.
Erginci'nin 'emek' vurgusu, set disiplinine de ayna tutuyor. Uzun çalışma saatleri, yoğun tempo ve sürekli görünürlük, özel hayat ritmini kolayca bozuyor. Burada 'mantık' ve 'sınır' kelimeleri devreye giriyor. Bu dili iyi konuşanlar hem işte hem ilişkide daha az hasarla yol alıyor.
Kariyer görünürlüğü, özel hayat mesafesi
Ünlenmek, kişisel sözleri büyüteç altına sokar. Her cümle başlık olur, her başlık bir algı yaratır. Erginci bu riskin farkında duruyor. 'Romantik değilim' demek, popüler kültürde kulağa soğuk gelebilir. Ama o bunu bir tavır değil, bir iletişim tercihi olarak kuruyor: Abartı yerine sadelik.
Kıskançlığa mesafe, son yıllarda genç izleyicinin daha çok benimsediği bir çizgiye denk düşüyor. Ekranda bazen 'tutku' diye sunulan denetimci davranışlar, gerçek hayatta yıpratıcı sonuçlar doğuruyor. O yüzden 'tahammülüm yok' cümlesi, bir sınır çizme çağrısı gibi okunuyor.
'Aşk geçici' sözü, kulağa karamsar gelebilir. Ama Erginci'nin kurduğu denklemde bu, duyguyu hafife almak değil; o duyguyu gerçekçi bir zeminde tutma isteği. İlk heyecanların doğası gereği azaldığını, yerini daha sakin bir bağa bıraktığını açıkça söylüyor. Bu da 'ev' benzetmesiyle birleşince tablo tamamlanıyor.
'Eve dönmek' metaforu, Türkçe duygusal hafızada güçlü bir yere sahip. Konfor, güven, tanıdıklık. Yani ilişkiyi ayakta tutan duygular. Büyük sürprizler, kırmızı güller, abartılı jestler değil; düzen, özen, saygı. Bu dil, kısa koşu değil, maraton anlatıyor.
Erginci'nin yaklaşımında dikkat çeken bir başka başlık da açıklık. Aşkı tarif etmeyi 'haksız' bulması, herkesin deneyimine saygı duruşu gibi. Kendi çizgisini çekerken başkalarının yoluna hükmetmiyor. Bu alçakgönüllü ton, yıldızların genelde tercih etmediği bir netlik.
Bu açıklamaların kariyere etkisi ne olur? Açık sözlülük, izleyiciyle güven ilişkisi kurar. Seyirci rol ile gerçek kişiyi ayırabildiğinde, sahnedeki duygunun kıymeti artar. Prodüksiyonlar da bu netliği sever; çünkü kamuoyu önünde tutarlı bir yüz görmek, hikâye pazarlamasını kolaylaştırır.
Öte yandan bu sözler, yerleşik kalıplara da küçük bir itiraz niteliğinde. Aşkı sabit bir tanıma hapsetmeyen, kıskançlığı normalleştirmeyen, emek ve sınır kavramlarını öne çıkaran bir çerçeve sunuyor. Kısacası parıltıdan çok hayatın gündeliğine bakıyor.
İzleyici tarafında yankı bulmasının nedeni de bu olabilir. Sosyal medyada 'romantizm' başlığı altında dolaşan içeriklerin önemli bir kısmı performansa dönüşmüş durumda. Erginci, bu performansı reddeden bir sakinliği tarif ediyor. Göz alıcı değil, sağlam.
Sonuçta ortaya çıkan profil net: Aşka kapıyı kapatmayan ama hurafeleri dışarıda tutan bir bakış. Heyecanın tadını kabul eden, devamı için emeği şart gören bir tutum. Kıskançlığı ilişki dili olmaktan çıkaran bir çizgi. Ve tüm bunları süslü cümlelerle değil, gündelik Türkçeyle anlatan bir genç oyuncu.
Bu kadar net konuşmak, yıldız dünyasında cesaret ister. O cesaret, kimi zaman yanlış anlaşılma riskini de getirir. Ama bazen tek bir net cümle, uzun bir suskunluktan daha açıklayıcıdır. Erginci'nin yaptığı tam olarak bu: Kısa cümlelerle uzun bir hikâye anlatmak.
Şimdi geriye, sözlerini hayatın içine yerleştirmek kalıyor. İşte emek, ilişkide açıklık, sınırda kararlılık. Ve bir gün yine çalan o kapı zili: 'Eve dönmek' hissi. Onu arayanların yolu, gösterişli değil; ama yürümeye değer.
- Eyl 7, 2025
- Özgür Kılıçarslan
- 0 Yorumlar
- Gönderileri görüntüle
- kalıcı bağlantı